Gönderen Konu: 47.Muhammed/4-15-18- ALLAH YOLUNDA ÖLDÜRÜLENLERİN AMELLERİNİ ASLA BOŞA ÇIKARMAZ  (Okunma sayısı 6019 defa)

is

  • Administrator
  • Sr. Member
  • *****
  • İleti: 472
-ALLAH YOLUNDA ÖLDÜRÜLENLERE GELİNCE, ALLAH ONLARIN AMELLERİNİ ASLA BOŞA ÇIKARMAZ:
-KÖTÜLÜKTEN SAKINANLARA VAAD EDİLEN CENNET'TİR
-ARTIK KIYAMET KENDİLERİNE GELİP ÇATINCA ANLAMALARI NEYE YARAR?


           ALLAH YOLUNDA ÖLDÜRÜLENLERE GELİNCE, ALLAH ONLARIN AMELLERİNİ ASLA BOŞA ÇIKARMAZ:

           ALLAH SEBEPSİZ SAVAŞANLARDAN HOŞLANMAZ:

           SAVAŞ KAZANILDIĞI ANDAN İTİBAREN DÜŞMAN ÖLDÜRÜLMEZ; ANCAK ESİR ALINABİLİR:


           47. Muhammed Sûresi 4. Âyet-i Kerîme(508. Sayfa):
           "4. Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun. Nihayet onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayıp esir alın. Sonra harp ağırlıklarını atıp, savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da fidye ile salıverin. Allah’ın emri budur. Eğer Allah dileseydi onlardan başka türlü de intikam alırdı. Fakat böyle olması sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz."


           Bu Âyet, Allah’ın savaştan hoşlanmadığının delili olan bir Âyet’tir. Zira savaşırken, galip gelmek için savaşılması nedeniyle, 4. Âyet’te “...Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun…” demek suretiyle, savaş kazanılıncaya kadar düşmanın öldürülmelerine izin veren Allah, “...Nihayet onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayıp esir alın. Sonra harp ağırlıklarını atıp, savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da fidye ile salıverin…” demek suretiyle, savaşın kazanılmasına kadar düşmanı öldürmeye izin veren Allah, savaş kazanılınca öldürmeye izin vermediğini, yukarıya aldığım Âyet’in bu kısmı ile açıkça bildirmektedir.

           Savaş kazanılınca düşmanı esir almamızı, savaşın kazanılması ile öldürmeye son verilmesini, bu Âyet’te bildirdiğinden, savaşın kazanılması sonrasında öldürülenlerin günahı, bu Âyet’e uymayanlarındır.

           Bilindiği üzere sebep yokken insanların öldürülmesinin “tüm insanlığı öldürmüş gibi” olması nedeniyle, öldürmeye son vermenin şartı:

           Savaşın kazanılmasıdır. Zaferle birlikte düşman ancak esir alınabilir. Bu Âyet bu durumu açıkça bildirmektedir. Buradan alınması gereken ders, Allah’ın, Müslümanların sebepsiz kan dökmesini istememekte olduğudur.

           Çok dikkat çeken bir emir de, düşmanın esir alınması ile, “…Nihayet onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayıp esir alın…” uyarması, savaşın kazanılması sonrasında yapılabilecek hatanın da giderilebilmesi için Allah’ın bir uyarısı olarak bildirilmektedir. 

           Allah’ın yine çok önemli bir uyarması ve merhametinin ne kadar büyük olduğu ile karşı karşıya kaldığımızı:

“…savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da fidye ile salıverin…” demek suretiyle, Allah, merhametinin büyüklüğünü ispat etmektedir.


***

           KÖTÜLÜKTEN SAKINANLARA VAAD EDİLEN CENNET'TİR:
           47. Muhammed Sûresi 15. Âyet-i Kerîme(509. Sayfa):
           "15. Kötülükten sakınanlara vaad edilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan temiz sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Onlar için cennette her çeşit meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır. Bunların durumu, ateşte ebedî olarak kalacak olan ve bağırsaklarını parçalayacak kaynar su içirilen kimsenin durumu gibi olur mu?"


           Kötülükten sakınanlara vaad edilen Cennette:
           -Bozulmayan temiz sudan ırmaklar,
           -Tadı değişmeyen sütten ırmaklar,
           -İçenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve
           -Süzme baldan ırmaklar vardır.
           -Her çeşit meyve ve Rabb'lerinden bir bağışlanma vardır.

***

           ŞÜPHESİZ KIYAMET'İN ALÂMETLERİ GELMİŞTİR. ARTIK KIYAMET KENDİLERİNE GELİP ÇATINCA ANLAMALARI NEYE YARAR?
           47. Muhammed Sûresi 18. Âyet-i Kerîme(509. Sayfa):
           "18. Artık onlar, kıyamet saatinin kendilerine ansızın gelivermesine mi bakıyorlar? Şüphesiz onun alametleri gelmiştir. Artık kıyamet kendilerine gelip çatınca anlamaları neye yarar?"


           Burada Âyet-i Kerîme'nin, Kıyamet'in alâmetlerinin geldiğini, ancak, onların bu alâmetlerden habersiz olduklarını, "...Artık kıyamet kendilerine gelip çatınca anlamaları neye yarar?" demek suretiyle, onların gelen Kıyamet alâmetlerini fark etmediklerini bildirmektedir.

           Bu durumda (*12-) Kıyamet alametleri yok) diyenlerin bu Âyet karşısında söyleyebilecekleri bir söz bulunabilir mi? Zira Allah Kur'an'da her şeyi açıklamış; hiçbir şeyi eksik bırakmamıştır.

           KUR'AN HERŞEYİN AYRINTILARIYLA AÇIKLAYICISIDIR:
           12. Yûsuf Sûresi 111. Âyet-i Kerîme(249. Sayfa):
           "111. Gerçekten de onların kıssalarında üstün akıllılar için bir ibret vardır. Bu Kur’ân uydurulmuş herhangi bir söz değildir. Lâkin kendisinden önce gelen kitapların tasdiki her şeyin ayrıntılarıyla açıklayıcısı ve iman edecek bir kavim için hidayet ve rahmettir."

           BİZ KUR’AN’DA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMAMIŞIZDIR:
           6. En’âm Sûresi 38. Âyet-i Kerîme(133. Sayfa):
           “38- Yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmamışızdır, sonra hepsi Rablerinin huzurunda toplanırlar.”

           Saygılarımla. 16.09.2023 10:13

           ÖNEMLİ NOT:           

NOT(1): KİTABIMIN FORMATI GEREĞİ:

            1- EZBERLEMEMİZ GEREKEN ÂYET' LERİ KISACA BAŞLANGIÇ CÜMLESİNE KIRMIZI FONTLA;
            2- ALTINA SÛRE NUMARASI, SÛRE ADI, ÂYET NUMARASI, HANGİ SAYFADA OLDUĞUNU MAVİ FONTLA;
           3- ÂYET MEÂLİNİ SİYAH FONTLA YAZMAKTAYIM.           

           BU FORMAT, TEKRAR ETMELERİ BARINDIRSA DA, OKUMADA GERİ DÖNMELERİ ÖNLEME AÇISINDAN ZAMAN KAZANDIRACAĞI İÇİN, FAYDALI OLACAKTIR KANAATİNDEYİM.


NOT(2):  KİTAPTAN DAHA FAZLA OKUYUCUYA ULAŞABİLECEĞİM İÇİN, SİTEMDE(www.koseyazilarinayorumlar.com), TÜM AÇIKLAMALI ÂYET’ LERİ SUNMAKTAYIM, İNŞALLAH!
« Son Düzenleme: Eylül 22, 2024, 01:40:33 ÖS Gönderen: is »