HIRSIZLIK YAPAN KADIN VE ERKEĞİN ELLERİNİ KESİN
HIRSIZLIK EDEN ERKEK VE KADININ, YAPTIKLARINA KARŞILIK ALLAH'TAN BİR CEZA OLARAK ELLERİNİ KESİN:
HIRSIZLIK YAPANA TÖVBE KAPISI ALLAH TARAFINDAN AÇILMIŞTIR:
5. Maide Sûresi (38- 39.) Âyet-i Kerîmeler(115. Sayfa):
“38- Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık Allah'dan bir ceza olarak ellerini kesin. Allah daima üstündür, hikmet sahibidir.”
“39- Kim yaptığı haksızlıktan sonra tevbe eder, halini düzeltirse, şüphesiz Allah, onun tevbesini kabul eder. Çünkü Allah bağışlayan, merhamet edendir.” Hırsızlık eden erkek ya da kadın olsun, ellerinin kesilmesi emredilmekte, ancak 39. Âyet-i Kerîme’de tövbe ederlerse, tövbesi Allah tarafından kabul edileceği için, tövbesine karşılık olmak üzere, elini kesmeyip, bağışlama yoluna gidileceği anlaşılmaktadır.
“39- Kim yaptığı haksızlıktan sonra tevbe eder, halini düzeltirse, şüphesiz Allah, onun tevbesini kabul eder. Çünkü Allah bağışlayan, merhamet edendir.” Hırsızlık yapanın, yaptığı hırsızlıktan sonra tövbe edip, halini düzeltmesi durumunda, Allah’ ın tövbeleri kabul edeceği bildirildiğine göre, ellerinin kesilmesine hükmedilebilir mi? Elbette Âyet apaçık ortada dururken, hırsızın elini kesmek düşünülemez. Zira tövbe kapısı herkes için açıktır. Hırsız için de açıktır. Tövbe eder, elleri kesilmez. Ancak bu tövbesinden sonra bir daha hırsızlık yapmaması gerekir. Sözünden dönmesi durumunda, tekrar hırsızlık yaparsa, elinin kesilmesi kaçınılmaz olarak gündeme getirilir.
Düşünenler için bunda büyük bir ibret vardır. İslâm ülkelerinde el bir kesilir; iki kesilir; belki üç kesilir. Binlerle, on binlerle, bizdeki gibi yüz binlerle hırsızlar hapishaneleri doldurmaz. Allah düşünesiniz diye kullarına akıl vermiştir. Düşünesiniz ki, doğruyu bulasınız.
Sene 1976. Babam Rahmetlik, Hacca gitti. Kâbe’ nin karşısında dükkânı olan Mehmet Amca, Babam tarafından akrabamız olur. Zamanında Kâbe’ ye gidip Mekke’ de yerleşmiş. Oturup sohbet ederlerken Cuma Ezanı okunmaktadır. Mehmet Amcamız hemen kalkmış, dükkânın kapısını, yukarıda asılı duran bir bez parçasını indirerek kapıyı kapatıp(kapatma denirse) câmi’ ye gitmeye hazırlanınca, Rahmetlik Babam:
-Ne yapıyorsun Mehmet Abi, herşey, altınlar, paralar, değerli eşyalar açıkta, deyince, Mehmet Amcamız:
“Hiçbir şey olmaz Salih Abi. Burada hırsızlık yoktur. Hırsızın eli, kılıçla, sabaha kesildiği için, burada hırsızlık yapan kimse bulunmaz” demiş. Düşünününüz. Sene 1976. Peygamber’imizin vefatından bu yana geçen 1400 seneden sonra bile, kıyamete yaklaşırken bozulan insanlığın yanında,
1400 senedir bozulmayan tek kural Allah’ın koyduğu hırsızın elinin kesilmesi kuralının koruyuculuğu, insanlık için az bir şey midir? Elbette bir hırsızlık durumunda öncelikle hırsızlık sebepleri araştırılır. O yola girmesine sebep olan unsurlar göz önüne alınarak; hırsızlıktan dolayı hemen ellerinin kesilmesine hükmedilmez. Öncelikle tövbe yollarını açan Allah olduğuna göre, tövbe etmesinin önü açılır. Tövbe etmesi söz konusu değilse ve hırsızlığının anlaşılır bir sebebi de yoksa gereken yapılır.
Burada en önemli husus da, hırsızlığa iten sebeplerin sorgulanmasının şart olduğudur.
Hazreti Ömer’in halifeliği sırasında bir hırsızlık olur. Hırsız genci yakalarlar ve Hazreti Ömer’in karşısına Getirirler. Hazreti Ömer sorar:
-Neden hırsızlık yaptın? Genç:
-Yâ Ömer ben çalışıyorum. Verilen ücret yetmiyor. Bunun üzerine Hazreti Ömer, iş sahibini çağırtır. Karşısında iş sahibi(şimdiki ifade ile patron):
-Yâ …, sen bu gence yeterli ücreti vermiyormuşsun. Bu gence … kadar ücret vereceksin der. Gençten bir daha hırsızlık yapmaması için tövbe etmesinin ardından, sözünü alır, serbest bırakır. Zamanımızda da olması gereken bu değil midir?
Resmî bir yardım kuruluşunun başında, hem de, daha öncesinde fahrî olarak(ücret almadan) görev yapıldığının örnekleri görülmüş bir kurumda, asgarî ücretin 10 katı maaş alan bir kimsenin aldığını hak etmesi mümkün müdür? 8 saat çalışan bir işçinin verdiği emeğin 10 katı verilebilir mi? Bunlar sosyal adaleti zedeleyen hususlardır. Adalet duygusu içerisinde dengelenmesi gereken ücretlerin dengelenmemesi durumunda,
(zira işçiye kaşıkla veremediğiniz fazla ücreti, bir başka kişiye kepçeyle verirseniz, adalet duygusunu zedeler; Hazreti Ömer zamanında ki genç gibi ihtiyaç sahibi olarak bıraktığınız kimselerin çalmasına kapı açmış olursunuz.)
çalana da hesap sorulamaz hâle getirildiğini hiç akletmeyecek miyiz?
Sosyal adalet, her ferdin, korunup, kollanması ile tecelli eder. Yoksa, açlığa mahkûm edilmiş kitlelerin bolluğu ile övünerek hapishaneleri doldurmak İslâm’ın hiçbir yerinde yoktur. Olamaz da. Sosyal adalet de bu değildir.
Sosyal adalet her türlü önleme rağmen, çalmakta ısrar edenlere verilen cezanın bu kadar ağır olmasının sebebi, cemiyetin korunmasına yönelik olmasındandır. Çalma, gasp, dolandırma, irtikâp hallerinin önüne ancak bu şekilde, caydırıcı cezaların verilmesi ile, cemiyet düzeninin sağlanması, insanların huzur içerisinde yaşamalarının temini ile mümkün olur.
Memleketimizin yaşanılır bir yer olması için, caydırıcı cezalarla, hapishanelere düşenlerin asgarî seviyede tutulması ilk şarttır. Devletin gücünü, her tür yanlış hareketlere kalkışan kimselerin, iliklerinde hissetmeleriyle mümkün olur. Allah’ın Âyet’leriyle koyduğu kuralların güzelliği de buradadır.
Saygılarımla. 26.12.2021 23:29
ÖNEMLİ NOT:
1-) KİTABIMIN FORMATI GEREĞİ: 1- EZBERLEMEMİZ GEREKEN ÂYETLERİ KISACA BAŞLANGIÇ CÜMLESİNE KIRMIZI FONTLA; 2- ALTINA SÛRE NUMARASI, SÛRE ADI, ÂYET NUMARASI, HANGİ SAYFADA OLDUĞUNU MAVİ FONTLA; 3- ÂYET MEÂLİNİ SİYAH FONTLA YAZMAKTAYIM. BU FORMAT, TEKRAR ETMELERİ BARINDIRSA DA, OKUMADA GERİ DÖNMELERİ ÖNLEME AÇISINDAN ZAMAN KAZANDIRACAĞI İÇİN, FAYDALI OLACAKTIR KANAATİNDEYİM. 2-) KİTAPTAN DAHA FAZLA OKUYUCUYA ULAŞABİLECEĞİM İÇİN, SİTEMDE(www.koseyazilarinayorumlar.com), TÜM AÇIKLAMALI ÂYETLERİ SUNMAKTAYIM, İNŞALLAH!