Gönderen Konu: 4.Nisâ/56- CEHENNEMLİKLERİN YANDIKÇA DERİLERİ YENİLENECEKTİR  (Okunma sayısı 7382 defa)

is

  • Administrator
  • Sr. Member
  • *****
  • İleti: 472
CEHENNEMLİKLERİN YANDIKÇA DERİLERİ YENİLENECEKTİR

           ÂYETLER'İMİZİ İNKÂR EDEN KÂFİRLERE, DERİLERİ PİŞTİKÇE AZABI DUYSUNLAR DİYE, KENDİLERİNE BAŞKA DERİLER VERİLECEKTİR:
           4. Nisâ Sûresi 56. Âyet-i Kerîme(88. Sayfa):
           “56. Şüphesiz ki âyetlerimizi inkâr eden kâfirleri biz yarın bir ateşe atacağız. Derileri piştikçe azabı duysunlar diye, kendilerine başka deriler vereceğiz. Çünkü, Allah gerçekten çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.”


           Kâfirler, Kıyamet sonrasında, kurulan Mizan’da, Allah’ı inkâr etmeleri sebebiyle, Cehennem ateşinde yanacaklardır. Onlara dokunan ateşin derilerini yakması sonrasında da, başka deriler verilmek suretiyle, “…azabı duysunlar diye…” derilerinin değişeceği, bu Âyet ile bildirilmektedir. Bu bildirim gerçek bir MÛCİZEdir. Zira henüz yaratılmamış olan Cehennem’de yaşanacak olayları, bizlere 1400 sene öncesinden, ancak, Allah’ın bildirmesi ile öğrenebilmekteyiz.

           Âyetler'de verilen cezaların bildirilmesi, Kur’an’da o kadar çok yapılmaktadır ki, bir kısım insanlar, “Allah bu kadar fazla Âyet’i ile insanları korkutmamalıdır” demektedirler. Halbuki insanların:

           -Vurduymaz olduklarını;
           -İkazlara aldırmaz şekilde davrandıklarını;
           -İbadetlerini aksatıp; “Kur’an’ın emrettiği ibadetlerimi ilerde yaparım” dediklerini;
           -“Aman canım sende” diyerek kendilerini Cehennem ateşine hazırlar şekilde davrandıklarını, bilselerdi, bu kadar ikazın da gerekli olduğunu takdir ederler:

           “Rabb’im senin hikmetinden sual olunmaz” deyip, insanların bu kadar fazla Âyet-i Kerîme ile ikaz edilmelerinin gerekli olduğunu kabul ederlerdi.

           Bir kısım din adamları, vaazlarında, “yanıp yanıp çıkanlardan eyle yâ Rabb’im” diye dua ederler. Ancak, Kur’an-ı Kerîm’in hiçbir Âyet’inde Âhiret’te ebedî kalacak olan kâfirlerin derileri yandıkça yenileceğinin bildirilmesi; “yanıp yanıp çıkma” nın mümkün olmadığının da ispatı anlamını taşır.

           Bazı din adamları, Âyet’lerin tefsirleri esnasında, Âyet’lerde bulunmayan hükümler vermekte, bu hükümleri, Hadis’lere dayandırmakta bir hata görmemektedirler. Hadis’lerin Âyet’lere uygunluğu kontrol edilerek, ona göre tefsir edilmeleri esas olmalıdır.

(Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, bir heyet kurarak; sosyal medyada/ internet ortamında/ yazılan kitaplarda tespit ettikleri, Âyet’ler ve Hadis’lerdeki yanlışları; Diyanet sitelerinde, “DİNİ KONULARDA YAPILAN YANLIŞLAR” sayfalarında, yer almalarını sağlamaları ile, gelecek nesillerimizin yalan-yanlış bilgilerle kandırılmalarının önüne geçmeleri “ASLÎ GÖREVLERİNDEN OLSA GEREKTİR.”)

           Ancak bu konularda yazılanların, Âyet’lerin aslı ile ters anlamlara çekilebilmelerinin ne kadar yanlış bir yol olduğunu da hesaba katarak ve bu konulardan hesaba çekileceğimiz de düşünülerek yazılmasında, yazanlar açısından, büyük faydalar vardır.

           Bu yanlış tefsirlere bir örnek vermek gerekirse, internet ortamında tüm insanların izlemesine açık olan kanalda, bir hoca efendi vaaz ediyor:

           -Sayın cemaat, namazda rükûdan, “semiallahü limen hamideh” deyip kalktıktan sonra, secdeye varırken, “rabbena lekel hamd” sözünü secdede söylerseniz, namazınız olmaz, demekte; bunu da, ballandırara ballandıra tekrarlarla anlatmaktadır.

           Dinin bu kadar detaylara indirgenmesi, Peygamber’imizin, "Dinde teferruata dalmayın helâk olursunuz" Hadis-i Şerîf'ini akla getirmektedir. Bunu duyan cemaat üyeleri, işin çok önemli olduğunu, büyük günaha girmelerinin söz konusu olabileceği kuruntusu ile namaz kılacaklar; neticede namazlarının sıhhatine zarar verebilecek kadar, bu konuyla namaz esnasında meşgul olmaları, kaçınılmaz olacaktır. Halbuki bu Hoca Efendi, bu kadar teferruata gireceğine:

           “Sayın cemaat namazlarınızı çok hızlı kılmayınız. Âyetlerin sırrına erercesine yavaş ve anlamlarını düşünerek okumanızı öneririm” dese; çok daha uyarıcı olur kanaatindeyim.

           Gençliğimde(orta okul veya lise sıralarında), büyüklerimizden duyduklarımıza “daha çok kulak verir olduğumuz” gerçeğinden hareketle, bir gün annemin bir sohbetten geldiğinde, sohbeti yapan rahmetlik hoca efendinin sohbetinde anlattıklarını bizlere anlatmış:

           -Namazda ettehiyyatü’ye oturduğunuzda, dizinize koyduğunuz elinizin parmak uçlarından geçen şakül, dizinizin ucundan teğet geçecek demiş. Günlerce annem bu vaaz üzerine, dizleri ile parmaklarının durumunu kontrol eder hale gelmiştir. Namazının güzelliğini bozabileceği düşüncesiyle, şakül meselesinde, anneme:

          “Canım annem, bu şekilde tahiyyatta ellerini şakül dizinin önüne teğet geçti mi geçmedi mi diye kontrol ederken, namazın ifsad olacak. Bunları düşünmeden kıl lütfen” dedim. Dinde teferruata dalmayın diyen Peygamberimize kulak vermemiz esastır.

           Bunun gibi konularda vaaz edenlerin çok dikkatli olmaları gerekmekte, Kur’an’da ve Sahih Hadis’lerde bulunmayan konularda, mantıklarınca ilâveler yapmadan, vaazlarını tamamlamaları büyük önem arz etmektedir. Bu husus Kur’an’da hatırlatılmakta, Âyet’lere ilâve yapılmasının ne büyük azaplara sebep olacağı bildirilmektedir.

           Âyet’lerin hükümlerine aykırı olabilecek tefsirlere itibar edilmemesinin hedefimiz olması dileklerimle, yanlış hükümlerden Allah’a sığınırız.

           ÖNEMLİ NOT:

           Saygıdeğer Okuyucular, Saygıdeğer Gençler,

           Duyduğunuz, dinlediğiniz dini konularda herhangi bir soru aklınıza gelirse; öncelikle:

           -KUR’AN-I KERÎM’İN ÂYET’LERİNE BAKINIZ.

           -CEVABI AÇIK OLARAK BULAMADIYSANIZ; SAHİH HADİSLERE MÜRACAAT EDİNİZ.


           Hadis’lerin açıklamalarında, Peygamber’imizin:

           “Hadis denilen, gönlünüzü ferahlatıyor;  size güzel duygular veriyorsa; biliniz ki, bu benim Hadis’imdir” ve “Şayet Hadis denilen, gönlünüze sıkıntı veriyor; içinizi karartıyorsa, biliniz ki bu benim Hadis’im değildir” uyarısını da unutmayınız.

            Bu uyarılarda esas olan, hiçbir Peygamber’in yaşantısında, sünneti olarak yaptıklarının, insanların içini sıkacak olan sözler/ hareketler olmayacağını/ olamayacağını bilmemiz gerektiğini, lütfen aklınızdan çıkarmayınız.

           Sayglarımla. 11.12.2021 10:47

           ÖNEMLİ NOT:           

NOT(1): KİTABIMIN FORMATI GEREĞİ:

            1- EZBERLEMEMİZ GEREKEN ÂYET' LERİ KISACA BAŞLANGIÇ CÜMLESİNE KIRMIZI FONTLA;
            2- ALTINA SÛRE NUMARASI, SÛRE ADI, ÂYET NUMARASI, HANGİ SAYFADA OLDUĞUNU MAVİ FONTLA;
           3- ÂYET MEÂLİNİ SİYAH FONTLA YAZMAKTAYIM.           

           BU FORMAT, TEKRAR ETMELERİ BARINDIRSA DA, OKUMADA GERİ DÖNMELERİ ÖNLEME AÇISINDAN ZAMAN KAZANDIRACAĞI İÇİN, FAYDALI OLACAKTIR KANAATİNDEYİM.


            NOT(2):  KİTAPTAN DAHA FAZLA OKUYUCUYA ULAŞABİLECEĞİM İÇİN, SİTEMDE(www.koseyazilarinayorumlar.com), TÜM AÇIKLAMALI ÂYET’ LERİ SUNMAKTAYIM, İNŞALLAH!
« Son Düzenleme: Ağustos 17, 2024, 12:27:39 ÖS Gönderen: is »