Gönderen Konu: KUR' ÂN- I KERÎM'DE BİLDİRİLEN MÛCİZELER(2)  (Okunma sayısı 7410 defa)

is

  • Administrator
  • Sr. Member
  • *****
  • İleti: 472
KUR' ÂN- I KERÎM'DE BİLDİRİLEN MÛCİZELER(2)
« : Kasım 25, 2020, 02:01:30 ÖS »
KUR' ÂN- I KERÎM' DE BİLDİRİLEN MÛCİZELER VE
ÖNEMLİ HATIRLATMALAR(2):


FİRAVUNUN BEDENİ ÇÜRÜTÜLMEDİ; ARKASINDAN GELENLERE İBRET OLSUN DİYE SAKLANDI:
10. Yunus Sûresi 92. Âyet- i Kerîme(220. Sayfa):
“92- Biz de bugün senin bedenini arkandan gelenlere bir ibret olsun diye kurtaracağız. Bununla beraber, insanların birçoğu Âyet’ lerimizden yine de gâfildirler.”

Firavun’ un 3000 yıllık bedeni, namaz kılar vaziyette Nil Nehri kenarında bulundu. Tahnit edilmiş(mumyalanmış) gibi, derisi üzerinde kurumuş vaziyette olup; çürümemiştir.

1400 küsur sene önce Firavun Allah’ a isyan edenlerden olduğu için, Kur’ an’ da “Biz de bugün senin bedenini arkandan gelenlere bir ibret olsun diye kurtaracağız. Bununla beraber, insanların birçoğu Âyet’ lerimizden yine de gâfildirler.” Hükmü ile bedenini muhafazalı olarak 1400 sene sonrasında buldurmuş; inanmayanlar "Âyet' lerimizden gafildirler" diye de uyarılmışlardır. Aşağıdaki internet haberinde bildirildiği üzere, aynen:

"Londra British müzesinde bulunan 3000 yıllık Firavun cesedinin ayrıntılı görüntüleri ortaya çıktı. Secde eder vaziyette bulunan Firavun cesedi görenleri hayrete düşürüyor.

Firavun'un cesedi ilk olarak, Süveyş kanalı açılırken denizin kenarında küçük bir tepecikte bulunmuş ve Londra’ya getirilmişti. Görüntülerde Firavun'un saçlarının bir kısmının halen yerinde olduğu ve başının bazı azalarının etlerininde çürümeden durduğu görülüyor. Cesedin alın kısmında ise et kalmamış. Elleri ve ayakları secde eder vaziyette olan cesed diğer Firavunlar gibi mumyalanmamış. Fakat mumyalanmamasına rağmen tam 3000 senedir çürümeyen cesedin, Allahü Teala'nın ibreti olmak üzere, korunduğuna inanılıyor.

Tam bir ibret vesikası olarak vücudu hiç bozulmamış, etleri çürümemiş ve tüyleri dahi dökülmemiş şekilde ve secde eder vaziyette bulunmuştur." denilmektedir. Kur' ân- ı Kerîm böyle birçok MÛCİZE' lerle doludur.

HAZRETİ İSA' NIN ANA RAHMİNE DÜŞMESİ ALLAH' IN BİR MÛCİZESİDİR:
3. Âl- i İmran Sûresi 47. Âyet- i Kerîme(57. Sayfa):
“47- (Meryem): "Ey Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum olur?" dedi. Allah: "Öyle ama, Allah dilediğini yaratır, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece 'ol!' der, o da hemen oluverir." dedi.”

"...ALLAH DİLEDİĞİNİ YARATIR, BİR ŞEYİN OLMASINI DİLEDİĞİNDE ONA SADECE 'OL!' DER, O DA HEMEN OLUVERİR(YARATILIR)..."

Kâinatı 6 günde yaratan Allah, bir şeye “ol” dediğinde, o şeyin olması Allah’ a zor gelmez. O şey oluverir. İman sahibi kimseler bunu kabul ederler ve “Yâ Rabb- el Âlemin sen her şeye Kâdirsin” derler.  İmanlarının gereğini yaparlar. MÛCİZE' leri veren' in Allah olduğunu bilirler. Tasdik ederler.

HAZRETİ İSA' NIN ANA RAHMİNE DÜŞMESİ ALLAH' IN BİR MÛCİZESİDİR:

Hazreti İsa' nın ana rahmine düşmesi; tüm kâinatı yaratan Allah' a zor gelmez. Bunun ispatı için de, Hazreti Meryem' e bir beşer dokunmamışken, çocuğunun olmasını isteyen Allah, "ol" deyince oldurduğu İsa Aleyhisselâm' ı, MÛCİZE olarak göndermiştir.

İsa Aleyhisselâm' ın, "...Beşikte de, yetişkin çağında da insanlarla konuşacak..." olması da Allah' ın MÛCİZE' lerindendir.

HIZIR VE MUSA ALEYHİSSELÂM' IN YOLCULUĞU:
18. Kehf Sûresi (65.- 82.) Âyet- i Kerîmeler(302- 303. Sayfalar):
“65. Nihayet kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş ve tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.” 
 
“66. Musa ona: «Allah’ın sana öğrettiği ilim ve hikmetten bana da öğretmen için sana tabi olabilir miyim?» dedi.” 
 
“67. (Hızır) dedi ki: «Doğrusu sen benimle asla sabredemezsin.”
 
“68. «İçyüzünü kavrayamadığın şeye nasıl sabredeceksin?»” 
 
“69. Musa: «İnşaallah beni sabırlı bulacaksın ve senin hiçbir işine karşı gelmeyeceğim» dedi.”

 “70. (Hızır) dedi ki: «O halde bana tabi olacaksın; ben sana sırrını anlatmadıkça, hiçbir şey hakkında bana soru sorma!»” 
 
“71. Bunun üzerine ikisi beraber yürüdüler. Nihayet gemiye bindikleri zaman, o kul (Hızır) gemiyi deldi. Musa, ona şöyle dedi: «Geminin içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu çok kötü bir iş yaptın.»” 

“72. (Hızır:) «Sen benimle asla sabredemezsin, demedim mi?» dedi.” 
 
“73. Musa dedi ki: «Unuttuğum şeyden dolayı beni suçlama ve bu işimden dolayı bana bir güçlük çıkarma.»” 
 
“74. Yine gittiler. Nihayet bir erkek çocuğa rastladıklarında Hızır hemen onu öldürdü. Musa: «Kısas olmadan masum bir cana nasıl kıyarsın? Doğrusu sen çok fena bir şey yaptın» dedi.”
 
“75. Hızır dedi ki: «Doğrusu sen benimle asla sabredemezsin demedim mi sana?»”
 
“76. (Musa) dedi ki: «Eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam bana arkadaş olma! Hakikaten benim tarafımdan ileri sürülebilecek son mazerete ulaştın.»” 
 
“77. Bunun üzerine yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına varıp onlardan yemek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. Hızır hemen onu doğrulttu. Musa: «İsteseydin elbet buna karşı bir ücret alırdın» dedi.” 
 
“78. Hızır dedi ki: «İşte bu, seninle benim aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana o sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim.»”
 
“79. «Gemi, denizde çalışan bir kaç yoksula aitti. Onu kusurlu kılmak istedim, çünkü onların ilerisinde her sağlam gemiye zorla el koyan bir hükümdar vardı.»” 
 
“80. «Oğlana gelince, onun ana babası mümin kimselerdi. Çocuğun onları azgınlık ve inkâra sürüklemesinden korktuk.»”
 
“81. «İstedik ki Rabbleri onun yerine kendilerine ondan temizlikçe daha hayırlı ve daha çok merhamet eden birini versin.»”

“82. «Duvar ise, o şehirde iki yetim oğlana ait idi. Duvarın altında onların bir hazinesi vardı. Babaları da iyi bir kimse idi. Onun için Rabbin istedi ki o iki çocuk erginlik çağlarına ersinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ve ben bunların hiçbirini kendiliğimden yapmadım. İşte senin sabredemediğin şeylerin içyüzleri budur.»”


Bu yolculuğun Kur’ ân- ı Kerîm’ de anlatılmasındaki hikmet:

Yeryüzünde olan olayların iç yüzlerini, biz insanlar bilemememiz sonucunda, yanlış düşüncelere saplanır, kalırız. Aslında, hikmetinden sual olunmayacak Allah, işleri düzene koyarken, bizlerin sabırlarını da denemektedir. Burada verilen örneklerle, iç yüzlerini bilmeden nice olaylarla karşı karşıya kaldığımızda:

Hızır Aleyhisselâm’ ın “Ve ben bunların hiçbirini kendiliğimden yapmadım. İşte senin sabredemediğin şeylerin içyüzleri budur.»” sırrına inanarak:

“ELBETTE BU OLAYLARIN BİZLER TARAFINDAN BİLİNMEYEN SEBEPLERİ VARDIR.”

diyebilmeliyiz ki, Âyet- i Kerîme’ nin hikmetine inancımızı göstermiş olalım.

İKİ DENİZİN ACI VE TATLI SULARI ARALARINDA BİR ENGEL VARDIR, BİRBİRLERİNE GEÇİP KARIŞMAMAKTADIRLAR:
55. Rahmân Sûresi 19.20. Âyet- i Kerîme(533. Sayfa):
“19. (Acı ve tatlı) iki denizi salıverdi birbirine kavuşuyorlar.” 
 
“20. Fakat aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar.”


Fransız bilim adamı Kaptan Custo’ nun, Cebelitarık Boğazı’ nın iki tarafında deniz sularının ölçümleri sonucu, tamamen farklı tuz, ısı, Ph, mineral muhteviyatları vb. bilgilerin farklı olması sonucu hayrete düşmüş ve Profesör Roger Garaudy’ ye bunu anlatınca, Roger Garaudy:

“Bu bilgi 1400 sene öncesinde, Kur’ ân- ı Kerîm’ in 55. Rahman Sûresi’ nin 19. ve 20. Âyet’ lerinde” yazılıdır. Kur' an' da "iki denizin acı ve tatlı suları aralarında bir engelin varlığı, birbirlerine karışmadıkları" bildirilmiştir.

İMAN EDENLER İÇİN, KUR’ AN ÂYETLERİ, BİR ŞİFA VE RAHMET KAYNAĞIDIR:
17. İsrâ Sûresi 82. Âyet- i Kerîme(291. Sayfa):
“82. Biz Kur'ân'dan, iman edenler için bir şifa ve rahmet kaynağı olan âyetler indiriyoruz. Zalimlerin de ancak zararını artırır.”

Kur’ ân- ı Kerîm’ in Âyet’ leri şifâ ve rahmet vesilesidir. Kur’ an okuyan kişilerin şifa bulacaklarını söyleyebiliriz; zira şifâyı verecek olan Allah' tır. Elbette bu şifâ, "görmediği halde Allah' a inananların iman ettiklerini" söyleyen Allah' ın garantisindedir.

İSA ALEYHİSSELÂM ÇARMIHA GERİLMEDİ:
4. Nisâ Sûresi 155.156.157.158. Âyet- i Kerîmeler(104. Sayfa):
“155- Verdikleri sözden dönmeleri, Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberlerini öldürmeleri ve "kalblerimiz kılıflıdır" demelerinden dolayı (başlarına türlü belalar verdik). Doğrusu Allah, inkârları sebebiyle onların kalplerini mühürlemiştir. Pek azı hariç onlar inanmazlar.”

“156-(Kalblerinin mühürlenmesinin diğer bir sebebi de İsa'yı) inkâr etmeleri ve Meryem'e büyük bir iftirada bulunmalarıdır.”

“157- Bir de "Biz Allah'ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük" demeleridir. Oysa onu ne öldürdüler, ne de astılar. Fakat öldürdükleri kimse, onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, ondan yana tam bir kuşku içindedirler. O hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesinlikle öldürmediler”

“158- Fakat Allah onu kendisine yükseltmiştir. Allah, aziz (daima üstün)dir, hikmet sahibidir.”


KALPLERİ MÜHÜRLENENLER:

Verdikleri sözden dönenler,
Alllah’ ın Âyet’ lerini inkâr edenler,
Haksız yere Peygamberlerini öldürenler,
“Kalplerimiz kılıflıdır” diyenler,
“Pek azı hâriç onlar inanmazlar” diyen Allah, onlara türlü belâlar vermiştir. Bir de:
İsa’ yı inkâr etmeleri ve
Meryem’ e büyük iftira etmeleri, bir de:
"Biz Allah'ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük"  demeleri sebepleriyle kalpleri mühürlenmiştir.

İSA ALEYHİSSELÂM ÖLDÜRÜLMEDİ(ÇARMIHA GERİLMEDİ):

“…Oysa onu ne öldürdüler, ne de astılar. Fakat öldürdükleri kimse, onlara İsa gibi gösterildi…” demek suretiyle İsa Aleyhisselâm’ ın çarmıha gerilmediğini, onun yerine Allah’ ın İsa gibi gösterdiği bir kimseyi çarmıha gerdiklerini bildirmektedir ki, yapılan tartışmalara son noktayı koyan Allah olduğuna göre, bu konunun tartışılmasının gereksiz olduğunu bu Âyet’ ten çıkarabilmekteyiz. Allah Âyet’ inde bildirdiğine göre, Allah’ ın sözünden daha doğru bir söz olamaz. Allah , “…Onu kesinlikle öldürmediler” demek suretiyle kesin hükmü vermektedir. 158. Âyet’ te "kendisine yükseltti" demek suretiyle de, çarmıha gerilmediğini bildirmektedir. Bundan daha sağlam bir ispat olabilir mi?

İSÂ ALEYHİSSELÂM’ IN YERE İNİŞİ KIYAMETİN YAKLAŞTIĞINI GÖSTEREN BİR BİLGİDİR:
43. Zuhruf Sûresi 61. Âyet- i Kerîme(495. Sayfa):
“61. Gerçekten o, (İsâ’nın yere inişi) kıyâmetin yaklaştığını gösteren bir bilgidir. Sakın kıyâmet hakkında şüpheye düşmeyip, bana uyun, bu doğru yoldur.”

Bu bilgi Kur' ân- ı Kerîm' in gerçek bir mûcizesidir. Zira çoğu insanlar(bunların içerisinde, "Müslüman' ım elhamdülillah" diyebilenler de bulunmaktadır.) Kur' ân- ı Kerîm' in bu mûcize' sini bildiren Âyet' inden haberdar olmadıkları için, İsa gelecek mi; gelmeyecek mi tartışmaları yaparlarken; bu Âyet' in ifade ettiği şekli ile, inananlar için, İsa Aleyhisselâm yeryüzüne tekrar gelecek ve bu durum, kıyamet' in habercisi olarak değerlendirilmesi gereken bir bilgi olacaktır.

İSA, "BENDEN ÖNCE GELEN TEVRAT’ I DOĞRULAYICI VE BENDEN SONRA GELECEK AHMED ADINDA BİR PEYGAMBERİ MÜJDELEYİCİ OLARAK GELDİM." DEMİŞTİ:
61. Saff Sûresi 6. Âyet- i Kerîme(553. Sayfa):
“6. Meryem oğlu İsa da: «Ey İsrailoğulları! Ben size Allah’ın elçisiyim. Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici olarak (geldim).» demişti. Fakat onlara apaçık delillerle gelince «Bu, apaçık bir büyüdür.» dediler.”

İsa Aleyhisselâm' ın doğumundan 610 sene sonra indirilmeye başlanan Kur' ân- ı Kerîm' in, Muhammed Aleyhisselâm' a verildiğinin ve Peygamber oluşunun bilgisi, Allah tarafından bir MÛCİZE olarak İsa Aleyhisselâm' a bildirilmiştir.

KIYAMET ŞÜPHESİZ GELECEKTİR:
KABİRLERDE OLAN KİMSELER TEKRAR DİRİLTİLECEKLERDİR:

22. Hacc Sûresi 4.5.6.7.8. Âyet- i Kerîmeler(334. Sayfa):
“7. Kıyamet ise şüphesiz gelecek ve muhakkak ki Allah bütün kabirlerde olan kimseleri tekrar diriltecektir.”

KUR’ ÂN- I KERÎM’ İN BİR MÛCİZESİ OLARAK, İSRAİLOĞULLARININ İKİNCİ FESATLARINI ÇIKARMALARI:
17. İsrâ Sûresi 4.5.6.7.8. Âyet- i Kerîmeler(283- 284. Sayfalar):
“4. Biz İsrailoğulları' na Tevrat'ta şu hükmü verdik: "Muhakkak siz, yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir yükselişle yükseleceksiniz."”

“5. Birincisinin zamanı gelince, üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı gönderdik. Onlar, evlerin aralarına girip araştırdılar. Bu yerine getirilmesi gereken bir vaad idi.”

“6. Sonra sizi tekrar o istilacılar üzerine galip kıldık ve size mallarla ve oğullarla yardım ettik. Ve toplum olarak sizin sayınızı artırdık.”

“7. Eğer iyilik ederseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz yine kendinizedir. Artık diğer fesadınızın zamanı gelince, yüzlerinizi üzüntüye sokmaları, kötülük yapmaları ve ilk kez girdikleri gibi yine Beyt- i Makdis' e girmeleri, ele geçirdikleri yerleri mahvetmeleri için onları tekrar göndereceğiz.“

“8. Olur ki Rabbiniz size merhamet eder. Ama siz tekrar dönerseniz biz de döneriz. Cehennemi, kâfirler için kuşatıcı bir zindan yaptık.”


Bunlardan birinci fesatlarının vukû bulduğunu ve istilâcılar üzerine İsrailoğullarını galip kıldıklarını; ikinci fesatlarının zamanının gelmediğini, zamanı gelince, bu istilâcıların, tekrar, Beyt- i Makdis’ e(Kudüs' e) gireceğini belirtmiştir.

Bu gelecekte olacak bir hâdisenin beyanıdır ki:

ALLAH SONSUZ GELECEĞİN VE SONSUZ GEÇMİŞİN SAHİBİDİR:

Buna kudret yetirebilir. Sonsuz geçmişte ve sonsuz gelecekte bir anda bulunabilir. Zira Allah, kâinatın olduğu gibi, zamanın da yaratıcısıdır.

KUR’ ÂN- I KERÎM’ İN BİR MÛCİZESİ OLARAK, İSRAİLOĞULLARININ İKİNCİ FESATLARINI ÇIKARMALARI:

Kur' ân- ı Kerîm' in nâzil olup; tamamlandığı güne kadar, İsrailoğuları' nın ikinci fesatlarının, çıkmadığı Kur' an Âyet' i ile sabittir. Zira, Âyet' te, "...yine Beyt- i Makdis' e girmeleri, ele geçirdikleri yerleri mahvetmeleri için onları tekrar göndereceğiz.“ denilmektedir.

1400 sene öncesinden, bu güne kadar, İsrailoğullarının ikinci fesadını çıkarıp çıkarmadığı hakkında bir bilgimiz yoktur. Bu günlerden sonra/ gelecekte çıkaracakları fesatlarının ne olacağını göreceğiz. Bir Hadis’ te, “taş dile gelip arkamda Yahudi askeri var diyecektir” denilmiştir. Bu Hadîs- i Şerîf' i gerçek kabul edersek; bu zamana kadar Yahudilerin henüz aleyhine dönen bir savaş görülmemiştir. Geleceği ancak Allah bilir.

7. Âyet' te "...Artık diğer fesadınızın zamanı gelince, yüzlerinizi üzüntüye sokmaları, kötülük yapmaları ve ilk kez girdikleri gibi yine Beyt- i Makdis' e girmeleri, ele geçirdikleri yerleri mahvetmeleri için onları tekrar göndereceğiz.“ demek sûretiyle, ellerinde tuttukları yerleri mahvetmelerine, Allah' ın izin verdiği anlamı çıkmaktadır.

Bu günlerde Beyt- i Makdis' i(Kudüs' ü) başkent kabul eden İsrailoğulları, Âyet- i Kerîme' nin mûcizevî bir şekilde,  "...ele geçirdikleri yerleri mahvetmeleri için onları tekrar göndereceğiz." ikazı ile, isyancıların, İsrailoğullarının ele geçirdikleri yerleri mahvetmelerinin haberini, Âyet- i Kerîme ile bildirmiştir. Bundan daha güzel bir "UYARMA" olabilir mi?

Ey İsrailoğulları, titreyerek kendinize dönün ve bunca zamandır yaptığınız zulümlerin sonunun geleceğini bildiren Allah(c.c.)' ya itimat ve itaat ederek; gelecek olan yıkımlardan kendinizi koruyun.

Heyhat! Sizler, tahrif edilmiş kitabınızdan başka bir kitaba inanmıyorsunuz. Ben bu konuda dikkatinizi çekerek, sizi Kur'ân- ı Kerîm' in bu, MÛCİZE Âyet- i Kerîme' si ile, uyarma görevimi yapıyorum.

Ne de olsa, Âdem Aleyhisselâm tarafından kardeşimizsiniz. Uyarılmanız, biz Müslüman' ların görevlerindendir. Uyarmak bizden; takdir edip, yanlışlardan dönmek sizdendir.

Mİ’RAÇ: HAZRETİ MUHAMMED’ İ MESCİD- İ HARAM’ DAN MESCİD- İ AKSA’ YA GÖTÜREN ALLAH’ TIR:
17. İsrâ Sûresi 1. Âyet- i Kerîme(283. Sayfa):
“1. Kulu Muhammed'i geceleyin, Mescidi Haram'dan kendisine bazı âyetlerimizi göstermek için, etrafını mübarek kıldığımız Mescidi Aksâ'ya götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz ki her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla gören O'dur.”

Seni yaratan Allah, Kulu ve Resûlü Muhammed’ i, “Mescid- i Haram’ dan Mescid- i Aksa’ ya götürdüm” demişse; hiç kimse bu götürme konusunda şöyle mi gitti, böyle mi gitti; rüyada gitti, uyanıkken gitti diyemez. Allah(c.c.) götürdüm demişse, inananlar için, “götürmüştür” demek gerekir. Başka anlamlara çekmeye kalkışılamaz.

Burada akıllarına takılan, “Kulu Muhammed'i geceleyin” ifadesi ile, “gece götürüldü ise, rüyadadır” anlamını çıkaranlar, Allah’ ın gücünü, kudretini küçümsemektedirler. Bunun gafletinden kurtulmaları gerekir. Zira Allah her şeye Kâdir’ dir. Bu cümle dahi Allah' ın bir mûcize' sidir. Zira gelecekte olan itirazların cevabı olarak:

“…götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir.” demek suretiyle de, bu götürme işlemine gücünün yeteceğini belirtmiştir.

İsrâ Sûresi 60. Âyet- i Kerîme’ sinde:

“…(İsrâ gecesi) sana açıkça gösterdiğimiz o temâşâyı ve Kur'ân'da lanet edilen ağacı da, yalnız insanlara bir imtihan için yapmışızdır…” demek suretiyle, Sidretül Müntehaya ve ondan sonrasına kadar olan seyahatinde Peygamberimize gösterdiği güzellikleri “açıkça” gösterdiğini belirtmiştir. Bu da cismen Miraç hâdisesinin vuku bulduğunu ispatlar. Allah' ın buna gücü yeter. Bu husus, tartışmaya gerek duyulmayacak kadar, açıktır.

Saygılarımla. 25.11.2020 13:57
« Son Düzenleme: Temmuz 15, 2021, 02:01:53 ÖÖ Gönderen: is »