Gönderen Konu: GENÇLERLE SOHBET(17) DÜNYADA YAPILABİLECEK EN ZOR İŞ  (Okunma sayısı 11579 defa)

is

  • Administrator
  • Sr. Member
  • *****
  • İleti: 472
GENÇLERLE SOHBET(17) DÜNYADA YAPILABİLECEK EN ZOR İŞ
« : Ağustos 16, 2015, 07:05:08 ÖÖ »
DÜNYADA YAPILABİLECEK EN ZOR İŞ İNSANIN KENDİNİ BİLMESİDİR.
SORGULAYIN KENDİNİZİ

03.05.2010

           İnsanların kendini bilmesi/ kendini sorgulaması/ yaşantısının muhasebesini yapması, dünyada yapılabilecek işlerin en zor olanlarındandır. Geçmişte atalarımız ne demişler:

           “Sen seni bil, sen seni.
            Sen seni bilmez isen, patlatırlar enseni.”

           Bu tekerlemenin gerçekliğini yaşantımız içerisinde görebilmekteyiz. Kendini bilmezlere herkes, her zaman bu tavsiyeyi yaparlar. Bu tavsiyenin altında yatan gerçek, kendini bilmezlerin yaptıkları hataların çevreye, diğer insanlara, tüm canlılara zarar verdiğinin bilincinde olunduğunun bilinmesini, kendini bilmezlere ihtar mâhiyetindedir.

           Yapılabilecek işlerin en zor olanlarından biri, kendini bilmek/ kendini sorgulamaktır. Her insan kendini bilmek zorundadır. Ancak kaide bu olsa da, istisnaları da çok olmak üzere, insanların bir kısmı kendilerini bilmedikleri gibi, bilmek için gayret de sarf etmemektedirler. Zira, insanın kendini bilmesi bir meziyettir. Yaşanması gereken bir güzelliktir.

           Kendini sorgulamayı bilen bir kimse, yaptığı hatâların neler olduğunu anlayabilme ve bu hatâlarını düzeltme imkânına sahip olabilir. Bu çerçevede insanların kendilerini bilmek üzere, yaptıklarının bilincinde olmaları gibi bir güzelliği edinmeleri gerekir. Bunun için de, yaşantılarında yaptıklarını sorgulamaları, günlük faaliyetlerinin muhasebesini gece yattıklarında yapmaları gerekir. Dünyanın her yerinde, memleketimizin her köşesinde olmuş ya da olabilecek insanî hatâları en aza indirmek üzere kendimizi sorgulamamız için, örneklerden bir demet sunmak istiyorum ve diyorum ki:   

SORGULAYIN KENDİNİZİ!
 
           -Elinizdeki bileti otobüsten indikten sonra, pervasızca yola atabiliyor musunuz? Sorgulayın kendinizi!

           -Kimse görmez deyip, uluorta yollara elinizdeki yiyecek artıklarını atabiliyor musunuz? Sorgulayın kendinizi!

           -Sorsak, üniversite mezunusunuz. Yine sorsak çevrecisiniz. Yine sorsak hak hukuktan bahsedersiniz. Sigaranızı içtiniz, izmariti uluorta sokağa atabiliyor musunuz? Sorgulayın kendiniz!

           -Sigara kutusunun üzerindeki jelâtini, yola atabiliyor musunuz? Sorgulayın kendinizi! (“Beyefendi! Belli oluyor ki, okumuş kimsesiniz. Attığınız izmariti 3 m. ilerdeki çöp kutusuna atsanız olmaz mı” diyerek ikaz ettiğim/ “Hanımefendi sorsam çevreciyim dersiniz sigara izmaritinizi atacak çöp kutuları her yerde var. Yere atmasanız” ikazlarını bizzat yaptığım için yazıyorum.)

           -Kimse görmez diye kırabiliyor musunuz, dikili bir çiçeğin dalını? Sorgulayın kendinizi!

           -Yoldan geçen bir sokak köpeğine taş atarak uzaklaştırmak istiyor musunuz? Sorgulayın kendinizi! (Sanki o köpeğin taş geldiğinde acıyacak canı yokmuş gibi davrananlara ikazımdır.)

           -Her gün bir paket/ daha fazla sigara içebiliyorsanız, bu miktar harçlıkları, eş ve çocuklarınıza eşit miktarlarda olmak üzere, vermiyor musunuz/ veremiyor musunuz? Sorgulayın kendinizi!

           [Bu konuda çoğu kimse sınıfta kalmaktadır. Otobüs durağında sigara yakan bir işçi kardeşime sordum:

           -Hemşerim bir paket sigara kaç lira?
           -5 lira.
           -Günde kaç paket içiyorsun?
           -Bir paket içiyorum.
           -Kaç çocuk var?
           - 4 çocuğum var.
           -Allah bağışlasın.
           -Peki! 4 çocuk, bir de yenge, 5 aile ferdine her gün 25 lira harçlık verebiliyor musun?
           -Ne gezer asgari ücret alıyorum(O sırada asgarî ücret 750.- TL. civarında).
           -Peki adalet bunun neresinde? Cevap yok.]

           -Her gün bir şişe/ bir kadeh içki içebiliyorsanız ve içtiğiniz miktar içki parasını, harçlık olarak, eş ve çocuklarınıza vermiyor musunuz/ veremiyor musunuz? Sorgulayın kendinizi!

           -Fayans ustasısınız. Döşediğiniz fayansların altına koyduğunuz harcı, tüm yüzeye yaymak suretiyle yapıştırmıyor musunuz? Sorgulayın kendinizi!

           (Çoğu büyük mağazalarda 40/ 50 cm. ebadındaki kare yer döşeme malzemelerinin kenarlarının kırıldığını herkes görmektedir. Bu, malzemenin altının tam doldurulmadığının görüntüsüdür. Diğer bir deyişle bunu yapan ustaların hak etmedikleri paraları kazandıklarının görüntüsüdür.)

           -Döşeme ustasısınız. Rögar yapıyorsunuz. Rögar kapaklarının altına koyduğunuz harcı su sızdırmazlığını sağlamak üzere, döşeme malzemesinin tamamını kapsayacak şekilde, yapıştırmıyor musunuz? Sorgulayın kendinizi!

           (Tüm yeni yapılmış 2/ 3 senelik binalara bakınız lütfen! Genel olarak tümünde diyebilirim. Banyo ve tuvaletlerin bulunduğu yerlerin alt hizalarında, dışarıdan baktığınızda, su sızıntısının olduğu görülebilmektedir. Şimdiye kadar gördüğüm çoğu binalarda su sızdırmamış banyo/ tuvalet penceresi altlarına, gerçekten rastlamadım gibi. İstisnaları saymıyorum.)

           -Bakkalsınız. Sattığınız malın para üstünü 1 Krş./ 5 Krş. da olsa, vermemek için kazınıyor musunuz?(Kazınmak tâbiri, burada, para üstünü vermemek için vakit geçirmek anlamına gelir.) Sorgulayın kendinizi!

           -Mobilyacısınız, ürettiğiniz mobilyaların görünmeyen kısımlarında ele batan çivileri görmüyor musunuz? Sorgulayın kendinizi!

           -Mobilya iskeletinin zayıf malzemeden yapılmasına göz yumuyor musunuz? Sorgulayın kendiniz!

           -Halk otobüsü şoförüsünüz. Koltuklara vidalanan cıvata- somunların el kesecek kadar/ elbiseleri yırtacak kadar keskin kısımlarını eğelemiyor musunuz? Sorgulayın kendinizi!

           -Büfecisiniz/ pastanecisiniz/ börekçisiniz, verdiğiniz sandviç/ simit/ v.s. gıdaların gramajlarından emin değil misiniz? Sorgulayın kendinizi!

           -Ayakkabı imalatçısısınız. Kısa sürede parçalanacak, özürlü deriyi, bilerek ve isteyerek, ayakkabı yapımında kullanabiliyor musunuz? Sorgulayın kendinizi!

           -Şoförsünüz, devletin otobüsünü kullanırken, kasislerde dikkat ederek sürmüyor/ süremiyor musunuz? Sorgulayın kendinizi! (Kendi otobüsünü kullanır gibi dikkat eden şoförleri az da olsa gördüğüm için, dikkat etmeyen şoförleredir sözüm.)

           -Öğretmensiniz, devlet okullarına, gece özel okullarda çalıştığınız için, uykulu gelip, öğrencilere faydalı olamıyor musunuz? Sorgulayın kendinizi! 
 
           -Belediyelerden, yol kenarlarına elektrik direkleri dikmek üzere ihaleler ile iş alan müteahhit firmanın patronusunuz/ yetkili teknik elemanısınız, direkleri diktikten sonra kaldırdığınız

(ne hikmetse tüm belediyeliklerde bu şekilde yer değiştirilmiş o kadar çok direk vardır ki, bunların, gelen geçenin ayakkabılarını yırtarcasına, çapaklı cıvata- somunlarının bulunması/ görmedikleri için ayağı takılanların düşmelerine sebep olan cıvata- somunların, vatandaşa eziyet edercesine kaldırılmamış olması, memleketimizde sanki kaideymiş gibi bir izlenim verebilecek kadar çok örneklerle doludur.)

direklerin cıvata- somunlarını yok edemiyor musunuz? Sorgulayın kendinizi!   

           Metroda ya da otobüste(bilhassa yağışlı günlerde, çamurlu ayakkabılarınızla) ayak ayak üstüne atarak, gelen geçeni rahatsız ediyor musunuz? Sorgulayın kendinizi!

           Bu örnekler o kadar fazladır ki, tümünü verebilmek için kitaplar dolusu örneklerin verilebileceğini herkes bilmektedir. Zira yaşantımız içerisinde çok fazla örnek olabilecek görüntülerin yüzlercesini her gün yaşamaktayız. Bu durumda söyleyebileceğimiz tek şey:

           İnsanların pervâsız yaşantılarını terk edip, başkalarının hakkının olduğunu kabul eden; kendi özgürlüklerinin, başkalarının özgürlüklerinin sınırına kadar olduğunu bilerek yaşayan kimseler ile, güzelleşebileceğinin bilincinde olmak temennilerimle.

           Saygılarımla… 16.08.2015 07:04
« Son Düzenleme: Şubat 12, 2019, 08:36:49 ÖS Gönderen: is »