Gönderen Konu: GENÇLERLE SOHBET(11) TASARRUFLU YAŞAMAK  (Okunma sayısı 14806 defa)

is

  • Ziyaretçi
GENÇLERLE SOHBET(11) TASARRUFLU YAŞAMAK
« : Kasım 19, 2014, 09:47:25 ÖS »
ELDEKİ İMKÂNLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
21.01.2008 23:37


           İnsanların, ellerine geçen imkânların farkına varmaları, biraz da kısmet denilen, ancak açıklamasına gelindiğinde, saptırılmaya müsait olarak karşımıza çıkan bir konudur. Kısmet nedir diye sorulduğunda, tek ve en doğru olarak bilinen açıklaması:

           Kısmet: İnsanların çalışıp çabalayıp ele geçirdikleri, maddî, manevî, her türlü yaşam enstrümanlarıdır. Bu enstrümanların neler olabileceği konusunda söylenebilecek her söz geçerliliğini muhafaza edebilecektir. Ele geçirildiği ifade edilen her şey, bu enstrümanları ifade edebilir. Zira, elde edilen, maddî olsun, mânevî olsun tüm değerlerin toplamı, kısmet kelimesi ile ifade edilebilir.

           İnsanlar çalışıp, çabalayıp geçimlerini temin etmek durumundadırlar. Çalışmadan hiçbir menfaatin elde edilemeyeceğini bilmek, mantık sahibi her insan tarafından, kabul edilebilecek bir düşünce tarzıdır. Zira emek sarf edilmeden elde edilebilecek hiçbir maddî/ manevî değer bulunmamaktadır. Emeksiz kazancın olamayacağını takdir etmeyen/ edemeyen tek bir kimse bulunabilir mi? Elbette bulunamaz. Ancak, emeksiz kazanç sağlamayı ticaretin gereği sayan ticaret erbapları, bugünlerde, her yerde fazlası ile bulunmaktadır. Kanaatim odur ki, emeksiz kazancı, ticaretin gereği sayanlar, çoğunluktadır da diyebiliriz. Bunu ticaretin gereği saymalarının mazeretini, herkes kendine göre tevil(başka mânâya çekme) yollarına kaçarak, izah etmeye çalışırlar. Zira bu mazeretlerin çoğunluğunun, kendi yapılarındaki bozukluktan ileri geldiğinin farkında bile değillerdir.

           Haksız kazancın mazereti, normal olarak, hiçbir memlekette, hiçbir kimsede haklı bulunamaz. Bu mazeretin altında yatan asıl yanlış, temiz kazançtan uzaklaşmadır. Temiz kazanca yönelmemektir. Bilindiği üzere, cemiyetimizde bozulmalar alabildiğine artmış; çoğunluğu tesiri altına almış; temiz kazanç elde etmek için çırpınanların sayıları azınlık olmaktan daha ötelere doğru, inerek, yol almaktadır. Suiistimal eden, yolsuzluk yapan, haksız kazancın her türüne evet diyen kimseler, çoğunluğa geçmiş durumdadır.

           Eldeki imkânların değerlendirilmesi derken; her insan için ayrı düşünülebilecek bir değerlendirmeden bahsettiğimizi bilmemiz gerekir. Zira şartlar her insan için farklıdır. Memleketimizde tüm insanların ellerinde mevcut imkânların çeşitliliği, nüfusumuz kadar olmasa bile, bu sayılara yakındır. Zira herkesin imkânları/ şartları ayrı ayrıdır. Eldeki imkânların ne olduğunu, bu imkânların hangi şartlarla kendi ellerine geçtiğinin bilinmesi, bu imkânların değerlendirilmesinde büyük bir rol oynar. Ancak imkânların değerlendirilmesi esnasında, atalarımızın binlerce yıldır, imbikten geçirdikleri, damla damla arıtarak söyledikleri şu söz, “eldeki imkânların değerlendirilmesi” konusunda bizlere ne kadar güzel bir nasihattır:

           “Ayağını yorganına göre uzat.” Bu sözün altında yatan tecrübenin bizlere iletmek istediği, yaşantımızda tasarruf ederek, ya da elde mevcut imkânlarımızı değerlendirmede, israfa düşmeden yaşamanın, bizlere, yaşantımız içerisinde güzelliklerle yaşamamız anlamına geldiğini anlatmaktadır.

           Tasarruf ederek yaşamak durumundayız. Zira kazancımız helâl kazançtır. Çarçur edecek paramız yoktur. Bol keseden para harcayanlar, ya “miras yediler” dir, ya da “bedava kazançlar” ın/ “avanta” ların peşinde olup; kazançlarının haddi hesabı olmayan kimselerdir. İnsanlar yaşantıları esnasında, kimseye muhtaç olmadan yaşamak isterler. Bu durum, insanlarda mevcut namus mefhumunun insanlara verdiği özgüven duygusundan ileri gelir. Namuslu kimse özgüvenini kaybetmeden yaşantısını sürdürür. Başkalarına ait hiçbir değeri kabul etmeden, kendi imkânlarının sınırları içerisinde kalarak yaşamak, onlar için varılacak en büyük hedeftir. Bu hedeflerinden sapma göstermeden yaşadıkları içinde mutlu olmaları onların hakkıdır.

           Mutluluklarla yaşamanın ilk şartı, eldeki imkânları değerlendirirken, sınırları aşmamak/ sınırları zorlamamak, mutluluğun anahtarı olarak karşımıza çıkar.

           Saygılarımla… 19.11.2014 21:39
« Son Düzenleme: Kasım 20, 2014, 12:38:10 ÖÖ Gönderen: is »