OTOSTOP ÇEKEN POLİSİN OĞLU
Günlerden bir gün Necmi ile arkadaşı Alp, okuldan çıkmışlar, evlerine dönmek için dolmuş beklemekteydiler. Ancak ceplerinde yol paraları kalmamıştı. Zira okulu kırarak(okuldan kaçma anlamında bir tâbirdir. Öğrenciler arasında söylenir), okulun yakınındaki kafeteryada internet oyunları oynamaya gitmişlerdi. Ceplerindeki son dolmuş paralarını da burada oyunlar için harcamışlardı.
Yolları uzun olduğu için, bardaktan boşanırcasına yağan yağmur nedeniyle, yürümeleri de mümkün değildi. Bu kadar yolu yürümeleri, açıkcası, işlerine de gelmiyordu. Necmi de, Alp de biraz kilolu idiler. Düzenli bir beslenmeleri olduğu söylenemezdi. Zira evlerinde, anneleri tarafından, önlerine konulmuş kahvaltı ve yemekleri yemiyorlar; ikisi de bol bol şişmanlatıcı çerezliklerle besleniyorlardı. Bu çerezliklerin içerisinde bulunan aşırı yağ ve karbonhidrat gibi kilo yapıcı besin maddeleri nedeniyle de, her geçen gün kilo almaya devam ediyorlardı. Kiloların getirdiği uyuşukluk neticesinde de, tembelleşmeleri kaçınılmaz oluyordu. Neticede yürümek istememelerini normal karşılamak gerekirdi.
Ceplerinde paraları olmayınca, Necmi’ nin aklına ''otostop çekme'' fikri gelmişti. Necmi arkadaşı Alp’ e dönerek:
-Otostop çekmeye ne dersin peki? Zaten paramız yok, hem yürümemiş, hem de para harcamamış oluruz, dedi. Aslında iyi olurdu. Zira başka çıkar yolları da yoktu. Alp sordu:
-Necmi ya kötü birine denk gelirsek, ne yaparız. Zaman kötü, insanların kötülükleri arttı. Gaspçılar, dolandırıcılar, hırlı, hırsız kimselere rastlarsak; ne yaparız. Zor durumda kalırız. Ailelerimize kötü günler yaşatmaya hakkımız yok, dedi. Necmi ise, kendinden emin:
-Gelmeyiz, gelmeyiz. Neden kötü kimselerle kaşılaşalım. Herkes kötü değildir ki. Bizim buralarda kötü kimse yoktur herhalde, dedi. Bunun üzerine çaresizliğin tesiri ile Alp:
-Peki! Tamam da, nasıl otostop çekileceğini ben bilmiyorum. Sen biliyor musun? Necmi baş parmağını yukarı kaldırarak:
-Bak işte böyle yapacağız. Bir filimde görmüştüm. Baş parmağını kaldırarak, diğer parmaklarını kapatacak ve gideceğin yöne doğru baş parmağınla işaret vereceksin. Fazla zorluğu yok. Tabii vasıtaların bizleri alması için de, bu işe olumlu bakan sürücülerin buradan geçmesini beklememiz gerekir. Aksi takdirde çok fazla beklemek zorunda da kalabiliriz. Çabuk durup durmayacaklarını bilemem. Deneyip göreceğiz. Şansımıza ne çıkarsa. Şimdi işaretimizi yapıp beklemeye başlayalım.
Otostop işareti yaparak yolda beklerler. Aradan 10- 15 dakika geçer, 20 yaşlarında uzun saçlı bir genç durur.
-Nereye gidiyorsunuz gençler?
-Yukarıdaki pazarın oraya kadar gideceğiz ağabey.
-Atlayın bakalım gençler, yukarı pazara bırakayım sizi. Adınız ne sizin ?
-Benim adım Necmi, arkadaşımın adı da Alp. Necmi sürücüye sorar:
-Sizin adınız ne?
-Benim adım Ahmet. Bu okulda mı okuyorsunuz?
-Evet ağabey. Alp benim sınıf arkadaşım. Lise birinci sınıfta beraber okuyoruz.
Bu arada iki kafadar, sürücü genç ile muhabbete başlarlar. Ahmet bey, bizim kafadarları yukarı pazarda indirmez; Bu yağmurda gençlerin ıslanmalarını istemediği için, evlerine kadar götürür. Bu sefer şanslı olan, Necmi ile Alp:
-Teşekkür ederiz Ağabeyciğim. Evimize bıraktığınız için ayrıca teşekkür ederiz. Hayırlı günler dileriz, diyerek teşekkür ederler ve iyi temennilerini iletirler. Aralarında konuşurlar:
- Bir daha dolmuşa niye para verelim, bak ne güzel eve kadar geldik. Elbette iyi insanlar tükenmedi henüz. Bak yukarı pazarda ineceğiz dediğimiz halde, evimize kadar da getirdi bizleri, diye konuşurlar ve otostop çekmenin faydalı olduğu konusunda hemfikir olurlar.
Her zaman böyle gelmeye karar verirler. Aslında yaptıkları mantıklıdır. Tabii o an için, Ahmet Bey gibi iyi insanlarla karşılaşıldığında mantıklı diyebiliriz. Bunun hırlısı vardır, hırsızı vardır, ayyaşı, sarhoşu, esrarkeşi, akıl hastası, manyağı vardır. Bu sefer şanslarına iyi bir sürücünün çıkması, devamlı iyilerle karşılaşılacağı anlamına gelmez. Gelmemelidir de. Zira atalarımız:
-Bir cemiyette ot da biter; çöp de biter demişlerdir.
Ertesi gün okuldan çıktıklarında yine otostop çekerler. Yağmur, dün olduğu gibi bu gün de bardaktan boşanırcasına yağmaktadır. Ancak bu gün sürücüler durmamakta, kafadarları görmezlikten gelmektedirler. Necmi ile Alp yaklaşık bir saat beklerler, iki arkadaşı alacak bir sürücü çıkmamıştır. Kendileri de huzursuz olmuşlardır. Evde aileleri telaşlanmaya başlamıştır. Alp’ in babası meraklanmakla birlikte, 1 saat sonunda arabasına atlar, Alp ve Necmi’ yi almaya okulun önüne gelir. Alp ile Necmi’ yi okulun önünden alır. Yolda gelirken Alp ile arkadaşı Necmi' ye tembihlemeyi unutmaz:
-Burası büyük şehir. Otostop çekmeniz doğru olmaz, zira insanların ne olduğunu uzaktan bakmakla anlayamazsınız. Bir daha otostop yapmamaya söz verin, der. İki kafadar Necmi ile Alp söz verirler. Ancak ertesi gün sözlerinde durmazlar. Sözünde durmanın çok önemli bir karakter düzgünlüğü/ güzel bir huy olduğunu kulak ardı ederler. Yine otostop çekerler. Bu sefer yoldan geçen oğlunu kaybetmiş bir polis memuru durur. Bunları arabasına alır. Tanışırlar. Polis biraz sıkıntılı görünmektedir. Önceleri bu sıkıntının ve yüzündeki üzüntülü ifadenin ne olduğunu anlayamazlar. Ancak polis memuru anlatmaya başladığında, sebebini anlamaya başlarlar:
-Zannediyorum yaklaşık, bundan 4 sene kadar önceydi. Benim oğlum, lise 3. sınıf öğrencisiydi. Oğlum da, 3 arkadaşı ile birlikte, otostop çekiyorlardı. Parası ceplerine kalıyordu. Uzatmayayım. Bir gün 4 kişi bir arabaya binmişler. 4 kişi olduklarından kaçırma korkusu yaşamamaktadırlar. Ancak kader çizgileri doğrultusunda, kimlerle karşılaşılacaklarını hiçbir otostopçusunun bilmesi de mümkün görünmemektedir. Birgün bindikleri arabanın sürücüsü sigara içiyormuş. Oğluma ve arkadaşlarına da sigara ikram etmiş. Tabii gençler, sürücüyü kırmamak için
(Elbette bahaneyi bu şekilde bulmuşlar. Bizlere bir sebep ileri sürmeseler, sigara içmeleri için bir bahane kalmayacaktır. Bunlar da, soranlara bu bahaneyi ileri sürmüşler. Neticede oğlum ve arkadaşları gizli gizli sigara içmeye başlamışlar. Bizden gizleselerde, mesleğim ve tecrübem gereği, sigaraya alıştıklarını biliyordum. Vazgeçirmek için arkadaşlarımı aracı yapıp, sigara içtiklerini bildiğimi açığa vurmadan, telkinlerde bulunduruyordum.)
sürücünün verdiği sigaraları almak suretiyle sigaraya alışmaya başlamışlar. Sigaranın kanserojen bir etken olduğunu unutmuşlar. Akciğer kanserinin en büyük sebeplerinden(belki en önemli sebeplerinden) birinin sigara alışkanlığı olduğunu akıllarına getirmemişler. Daha sonraki bir günde, yine otostop çekmişler. Bu sefer, alkol aldığı sonradan anlaşılan birinin arabasına binmişler. Otostop çekenler, sürücüleri seçme imkanına sahip olmadıkları için, o gün sarhoş bir sürücü durmuş. Arabasına binmişler. Ancak sürücünün fazla alkollü olduğunu sonradan anlamışlar, ama “indir bizi” deme şansları da olmadığından, mecburen yola devam etmişler. Bu arada polis memurunun gözlerinden yavaş yavaş yaş akmağa başladığını hissetmişler. Polis anlatmaya devam etmiş:
-Sürücü arabayı çok hızlı sürmeye başlamış. Bu arada önlerine çıkan bir keskin viraja çok hızlı girdiğinden, arabayı toparlayamamış, şarampole yuvarlanmış. Benim oğlum orada hayatını kaybetmiş. Arkadaşlarından biri de hastenede hayatını kaybetmiş. Sürücü ve diğer iki arkadaşı da yaralı olarak kurtulmuşlar. Bunları bize, bu kazadan kurtulan iki arkadaşı anlattı. Gençler! Siz siz olun dolmuşla/ otobüsle seyahat etmeğe özen gösterin lütfen! Para bulunur, ancak can kaybedildiğinde, benim oğlumu geri getiremediğim gibi, kaybedilen canları geri getirmek de mümkün değildir. Sağlıklı ve mutlu günler için otostop alışkanlığından vazgeçin. Ben otostop çekmenin zararını bizzat yaşamış bir baba olarak, sizden rica ediyorum. Otostop çekme gibi sakat bir yola girmeyin. Sizin aileleriniz bu üzüntüyü yaşamasınlar. Bir büyüğünüz olarak, sizlere en canlı örnek olarak, tekrar rica ediyorum.
Bunun üzerine Necmi ve Alp o akşam düşünmeye başladılar. Polis’ in oğlunun kaybedilmesindeki gibi, sarhoş bir sürücünün, bizlerinde önüne çıkmayacağını kim garanti edebilir sorusunu kendilerine soran Necmi ile Alp, bu sorunun cevabını bulamadıkları için, olabilecekleri düşündüler. Bunun üzerine ikisi de, o akşam dolmuşla gitme kararı aldılar. Ertesi gün birbirlerine:
-Artık okuldan eve dolmuşla gelelim, en doğrusu bu olsa gerektir, dediler.
Belki de o polis, oğlunu kaybetmişti, ama Alp ile Necmi' nin hayatlarını kurtarmıştı. Kim bilir?
Yapılan yanlışları sadece kendimiz çekmeyiz. Çevremiz, ailemiz, dostlarımız, arkadaşlarımız da bizimle birlikte çekerler. Bu nedenle sadece kendimizi düşünerek değil, tüm sevdiklerimizi de düşünerek yaşamanın faydalarını, her zaman göreceğimizi bilelim.
Yaşam boyu sağlık ve mutluluklar sizlerin olsun.
Yeni hikâyelerde görüşmek üzere, mutlu ve sağlıklı günler dileklerimle.
Tüm okuyucu arkadaşlarına sevgilerim ve büyüklerime saygılarımla. 30.07.2013 02:44