MUCİTLERE SESLENİŞ: FİKİR BİZDEN, BULUŞ SİZDEN
Sözlerime bir kısım sanatkarların tarif ettikleri gibi başlayayım:
“Küçük yaşlardan beri mucitlik ve icatlara ilgim vardı” diye başlasam yanlış olmaz.
-Yıllardır, karaladığım, not aldığım, krokilerini çizdiğim birçok icatlık/ faydalı modellik projelerim olmuştur.
Notlarım içerisinde, kendime göre yaklaşık, olur ya da olmaz (bu gün itibariyle tam 50 adet), 50 civarında patentlik/ faydalı modellik icadım bulunmaktadır. Bu notlarımı her not defteri değiştirmemde yenileyerek, yeni not defterime aktarmaktayım. Yeni defterim eskidiğinde, bir sonraki yeni not defterimde yerlerini almakta olan buluşlar/ projeler, şu an bile bilgisayarıma intikal etmiş olarak bekletmektedirler. Ancak bizim memleketimizde bu tür buluşlarla ilgili notlara sıcak bakan etkili, yetkili, özel/ tüzel, kişi/ kurumlar azdır. Bu durum herkes tarafından da bilinmektedir. Birçok mucit diyebileceğimiz kimselerin ellerinden tutulmadığı için, icatlarını(buluşlarını) tozlu dolaplardan çıkarıp tatbikata koyamamaktadırlar.
Yazıyorum bir firmaya, “üzerinde çalışmamız gereken bir buluşum mevcut; ortaya koymak için sizin tecrübelerinize ve sermayenize ihtiyacım var” diye. Genel Müdürden gelen cevap (ki hemen cevapladığı için kendisine teşekkür ettim. Bu hareketi gerçekten beni çok memnun etti. Bu satırları, haklıya hakkını vermek için yazıyorum.):
-Buluşunuzun patentini alın gelin. Birlikte çalışalım. Ben buluşumun patentini almak için, prototipine harcayacağım parayı bulsam, sizinle ne işim var, Sayın Genel Müdürüm. Bu işi birlikte tatbikata koyalım. Bu konuda tecrübe sahibi, pratik sahibiyim diye de yazdım. Ancak işi başından aşkın bir Genel Müdür’ün ifadesi; kısa ve özlü:
-Patentini alıp geliniz. Birlikte çalışalım. Her ne ise.
Patentlik/ faydalı modellik bu projelerimin geliştirilmesi halinde, memleketimiz için ve de dünya milletleri için faydalı olacağı kanaatimi şu an bile taşıyorum. Zira projemin birinde, ortaya konulacak prototipin neticesinde, cadde ve sokaklarda park etmiş tek bir vasıta kalmayacaktır. Bunun bilhassa memleketimiz için önemini düşünebiliyor musunuz? Ben yazdım, mucitlerimiz sokaklarda bulunan ve itfaiye araçlarının bile geçmesini engelleyerek, birçok insanımızın ciğerini yakan yangınlardaki zayiatların azaltılması gayesiyle, yapılacak çalışmalarla bulunacak prototipin, arabaları dar sokaklarımızın her iki tarafından da kaldırılmalarına vesile olsunlar.
İşte size icatlık proje başlığı:
“Kaldırın sokaklardan arabaları”
Haydi mucitler! İş başına.
Hiç unutmam, Bakanlıkta çalışırken, şube Müdürü Hemşerim geldi:
-Hoca, hoca! Mucit İshak Amca ile tanış. Tanıştık. O gün için(yaklaşık 1993/ 1994 senelerinde 75 yaşında idi.) Yaşıyorsa Allah uzun ömürler versin. Öldü ise Allah Rahmet Etsin. Amerika’da bir lokanta sahibi. Adım İshak, İsak değil demişti. Amerika’dan 12 Adet buluşuna patent aldığını belirtmişti. Buluşlarının tanıtımı için ve tabii Türkiye’de üretilmesi için Koç, Sabancı gibi Holdinglerin Genel Müdürleri ile görüştüm. Çok satılır değil bunlar demişler ve İshak Amcamın birlikte çalışma isteğini geri çevirmişler. Hayırlısı olsun. Bu konularda teşvik edici olmak için, teşvik edicilik formasyonunu, insanların kazanmaları gerekir. Böyle bir formasyon nasıl kazanılır konusunda ayrı bir başlık altında mesajım ileride olacaktır. Ancak sadece şunu söylemeliyim, bu formasyon okullarda kazanılmaz. Teşvik edici olmak insanın yapısından kaynaklanan bir güzelliktir. Herkes teşvik edici olamaz. Bir kısım insanlar, diğer insanlara köstek olmak için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Teşvik edici olmak, okulla, eğitimle kazanılabilir olsa da, insanların benliklerinde ki egolarının rol oynaması sonucu eğitimle verilenlerin değeri olmayabilir. Teşvik edici olmayı hiçbir ilim adamı bazı kimselere öğretemez. Öğretir, İyi de öğretir. Ancak bu kimselerde teşvik edicilik güzelliği, bünyelerinde durmaz. Neden durmaz? Zira o kimsenin teşvik edicilik diye bir güzelliği yoktur. Teşvik ediciliği kendisine bir insanlık görevi olarak saymamaktadır. Bu durumda böyle bir kimseyi, okulla, eğitimle istediğiniz hizaya getiremezsiniz.
Gelelim konumuza. "Düşeceğinde yolcuları kurtarılabilen uçak projesi" ve "orman yangınlarını ilk çıktığında söndürme projesi" bir noktada insanlığa hizmetin zirvesindeki projeler olarak tarihe geçebilecek projelerdir. Bu iki projeyi düşünmeye başlamamdan bu yana belki 20 yıl geçmiştir. Yine de geliştirilmesi konusunda ısrarla notlarımı alıyorum.
Şimdi desem ki, "uçakların düşmesi esnasında yolcuları kurtarılabilen uçak projem" var. Desem ki uçak motorları durdu. Yolcular ve mürettebat selametle, burunları bile kanamadan yere ya da denize indirilecekler. Desem ki, yakıt bitti. Yine yolcular ve mürettebat burunları bile kanamadan yere ya da denize indirilecekler. Ne dersiniz? Okuyucuların % 90’ı “hadi canım sende” dediler. Duydum. % 10’u “olabilir” dediler; onu da duydum. Olmayacak duaya “Amin” denilmez. Biliyorum. Bu konuyu olmayacak bir konu diye yazmadım ki. Notlarımı buldum. “Uçak düşmelerine son” başlığı altında tam 5 ayrı şık ile düşmeleri önleme tedbirlerini yazmışım. Bu projemin ilk ve son şıkları arasında belki 10- 15 senelik bir zaman farkı vardır. Hala da düşünüyor ve yapabileceklerimin notlarını, vazgeçmeden yazıyorum.
Aklıma gelen farklı proje başlıklarını not etmişim. Şimdi bu proje başlıklarını geliştirerek, uçakların düşmesi esnasında yolcuların kurtarılabilmesini tatbikata koymak gerekmektedir. Tatbikatta, araştırmalar ve geliştirmeler sonrasında, meydana güzel projelerin çıkabileceğini herkes bilir. Hiç kimse de buluşlarını yaparken; düşündüm, pat diye de buluşumun en gelişmiş modelini ortaya koydum, diyemez. Herhangi bir buluşun prototipini ortaya koymak, o modelin en gelişmiş model olduğu anlamına gelmez. Projelerin çizimine başlanmasından itibaren, belki, yüzlerce şekil değişikliği yapılır. Zira her yapmaya çalıştığınız modelin çizimi esnasında, mucidin aklına bir ileri model şekli de gelebilir. Böyle olunca onlarca, hatta yüzlerce kere değiştirilen modeller ortaya çıkabilir.
Tatbikatta bunların yapılabilmesi, bazılarının hayata geçirilebilmesi için çalışmaya ve bildiğiniz gibi de paraya ihtiyaç vardır. Projelerin geliştirilmesi için finansmanını sağlayabilecek firma/ devletlerle bu çalışmalara başlanabilir. Aslında gönlümde yatan projem, orman yangınlarının kısa sürede ve sistemli şekilde söndürülebilmesi projesinin ortaya konulmasıdır. Bu insanlık tarihi için gerekli bir buluşla desteklenmelidir. Bu buluş bir alet/ ekipman prototipi olabilir; ya da geliştirilmiş bir sistem olabilir. Bu alet/ ekipman ya da sistemin, orman yangınlarının ilk çıktığı anda tespiti ile % 100 söndürülebilir olması şeklinde olursa değer ifade eder. Siz mucitlerimizden buluş tekliflerinizi bekliyoruz.
Teknolojinin bu kadar geliştiği bir zamanda, orman yangınlarının söndürülebilmesi için yapılan en gelişmiş teknoloji gözü ile bakılan, şu an bile çare olarak tutulan dal, helikopterlerle su sıkma usulüdür. Bu usulün daha ileri projelerini ortaya koyarak, dünya bu model yangın söndürmeyi eskilerde bırakmalıdır. Neden diye soranları işitiyorum. Bu klasik söndürme usulünde yangın çıkar; yayılır; helikopterler ikazı alır; havalanır; yangın mahalline en kısa ne kadar zamanda gidecektir, yangının mahalline göre belli değildir. Bu nedenle yangının çıkması ile tepesine binilmesinin bir olması gerekmektedir. Bu düşünceden hareketle, ne yapılabilir sorusuna, cevaplar bulmaya çalıştığım; hala da beynimi durmadan kemiren bu "orman yangınlarının çıktığı anda söndürülebilme projesi" üzerinde, ormanlarda çalışmak üzere projeler geliştirme düşüncemi hiç kaybetmedim. Kaybetmeyeceğim de. Bir Ziraat Yüksek Mühendisi olarak, tek bir ağacın yanması dahi ciğerimizi dağlamaktadır.
Herkes, hani o teknolojisi ulaşılmaz diye tarif edilen Amerika’nın, aylar boyu yanan ormanlarını hatırlarlar. Dünyanın bu yangınları aylar boyu seyretmek zorunda kalması düşündürücüdür. Nerede kaldı teknoloji? Nerede kaldı dolar zenginliği? Nerede kaldı da aylarca ormanları yanarken, çaresizce bakakaldılar? Diyebilirim ki, üç ay boyunca yanan ormanların bir günlük yanan miktarının, "orman yangınlarının çıktığı anda söndürülebilme projesi" olarak ayrılması halinde, kurulacak araştırma ve geliştirme vakfının devreye girmesi ile, en geç bir yıl içerisinde, çözüme kavuşturabileceğim inancımla, yangınsız günlere diyorum. Siz mucitlerimizden yeni düşünce fırtınalarınızı bekliyorum.
Bu konunun başlığı, “MUCİTLERE SESLENİŞ: FİKİR BİZDEN, BULUŞ SİZDEN” şeklinde olup; bir takım anlatımla giriş yaptığım ve birkaç konuyu birlikte ele alarak birbirine bağladığım yukarıdaki giriş notlarımın, projeleri ayrı olan konularda, ayrı mesajlar halinde yazılmasının da bir ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. Kalın puntolarla belirttiğim başlıkları ayrı konu başlığı olarak tekrarlamak fazlalık gibi görünse de, faydalı olacağı kanaatimi belirtmeliyim. Zira her konu ayrı başlıklar altında ele alınarak; ilave edilecek buluşlarla desteklenerek geliştirilmesi söz konusudur.
Sayın üyelerimiz, yukarıda zikrettiğim, İshak Korkmaz Amca’mızın ifade ettiği bir güzel sözü vardır. Bu sözünü, sohbet ederken, ben şu buluşu da yaptım dediğim anda söyledi.
-Aklında olsun. Ben şu buluşu yaptım dediğin anda, birileri o buluş için çalışmalarına başlar; senin yaptığın prototipin şekline yaklaşık olanı ya da aynısını bulur. Onun için, "ben şu buluşu yaptım deme" demişti.
İshak Amcam haklıdır. Ancak bu sitemizin gayesi insanlığa hizmet olmak üzere geliştireceğimiz projelerimiz, açık yüreklilikle ortaya koyabildiğimiz; herkes bu projelerin ucundan tutsun diyebildiğimiz projelerdir. Herkese açıktır. Yine ilave edeyim. Burada ileri süreceğimiz proje/ buluş başlıklarında her isteyenin çalışması esastır. Kısıtlama yoktur. İsteyenler bu fikirlerden faydalanabilirler.
Sitemizde etik kurallara saygısız olabilecek hiçbir üyemizin bulunmaması gerektiğini, etik kuralları çiğneyebileceklerin lütfen bu siteye üye olmamaları, bilgi paylaşımı, proje üretimi gibi konularda bizlerle işbirliği etmemeleri gerektiğini hatırlatıyorum. İnsanların vicdanları ile başbaşa, yapılanları paylaşabilecekleri kanaati ile projelerimin detaylarını da zaman zaman orta yere açıklıkla seriyorum. Patentini alan kazanacaktır. Doğrudur. Ancak fikir bizden olmakla beraber, çalışmalara başlayıp netice alanların üzerinde, projeyi fikir olarak ortaya koyanlarla, bu fikirlere katkıda bulunanların haklarının da bulunacağını hiçbir zaman unutmamaları gerekir.
Diğer taraftan site üyelerimizin patentini alabilecek oldukları özel buluşlarını, İshak amcamızın da ifade ettiği gibi açıklamadan, sadece başlık olarak yazıp; finansörleri/ teknik heyet ile irtibat kurmayı düşünebilirler. O zaman yazacaklarının sorumluluğu tamamen kendilerine ait olmak üzere, sitemiz aracılığıyla, ilgilenenlere seslenebilirler. Bu iki tarafın buluşmaları, anlaşmaları sitemizi hiçbir şekilde ilgilendirmez. Tamamen kendi aralarında halledebilecekleri bir işlemdir. Yazdıklarından dolayı açıklanan ve üçüncü kişilerce ele geçirilen proje/ buluş olursa, mesuliyeti tamamen kendilerine aittir.
Bir örnek verecek olursam kendi buluşum olan bir cihazın ne işe yaradığını dahi söylemem, söyleyemem. Buluşumun el değiştireceği, çalışmalarına başlanacağı kanaati ile isim olarak dahi açıklayamam. Katkıda bulunanların da bu şekilde düşünerek tedbirli olmaları gerekmektedir. Ancak yazdığımda göreceksiniz, ilgili tıp doktorları ile yapabileceğim bir projem olduğunu belirterek, ilgilenen tabiplerle işe başlamaya çalışacağım.
DİKKAT! TÜM ÜYELERİMİZ AŞAĞIDA YAZILANLARI KABUL ETMİŞ SAYILIRLAR:
1-) Projelerinizi, ilgili konu başlığında bulunan “YANITLA” kısmına yazarak; gelişmelere imza atabilirsiniz.
2-) Sitemiz, tek kelime ile taraf değildir.
3-)İcadım var diyen üyelerimizle, bu icada hayatiyet kazandırabilirim diyen firmalar, yaptıkları tüm anlaşmalarda, sitemiz haricinde ve iki taraf karşı karşıya olmak üzere anlaşırlar. Sitemizin, bu iki tarafın iradelerine tesiri de söz konusu değildir.
4-) Bu site üyeleri ile, bu sitenin fikirlerinden fayda sağlayanlar, kendi aralarında, tamamen serbest iradeleri ile hareket ederler. Sitemizin bu iki tarafla hiçbir bağı bulunmayacaktır. Kendi aralarında yaptıkları her türlü anlaşma vs. 'nin sitemizle alakası olmadığı gibi, sitemizi de bağlamaz.
5-) Bu çerçevede genel kaide olarak, projeyi kullananların, katkıda bulunanlarla, sitemiz dışında yapacakları sözleşmeler, şartnameler v.s. sitemizi bağlamaz. Sitemiz dışı oluşumlarla sitemizin ilgisi olmayacaktır.
6-) Bu sitedeki hiçbir üye, hiçbir hakiki/ tüzel kişilere, resmi/ gayri resmi kurum/ kuruluşlara menfaat sağlamak için, site adına hiçbir taahhütte bulunamaz. Taahhütte bulunduğunu söyleyemez. Taahhütte bulunduğunu söylese de, bu sitemizi bağlamaz.
7-) Site dışında hiçbir kurum/ kuruluşla bağlantımız bulunmamaktadır. İnsanların birbirlerine taahhüt edecekleri hiçbir menfaatin sitemizle alakası olamaz. Bu sitede maddi menfaatler söz konusu değildir. Buluşlarla ilgilenenlerin, katkı sağlayanlarla site dışında anlaşmaları, hiçbir hal ve şartta sitemizi bağlamaz.
8-) Bir hususu her seferinde belirteceğim. Tüm üyelerimiz de üye oldukları andan itibaren, bu sitede ortaya konulan kurallar çerçevesinde, hiçbir menfaat beklemeden katkılarını yapacaklardır.
9-) Tekrara düştüğüm kanaatine kapılsam da yazıyorum. Bilindiği üzere sitemize üyelik ücretsiz olup; sitemize yazılan yorum ve verilen projeler sebebi ile ve her türlü katkılardan dolayı, maddi beklentilere girilemez. Bu sitede katkıda bulunanlara hiçbir maddi menfaat sağlanması söz konusu değildir. Katkı manevi olarak hissedilen güzel duygulardan ibarettir. Hiçbir maddi katkı, hiç kimse tarafından da taahhüt edilemez.
Saygılarımla… 17.06.2008